- gün
- is.1. 昼夜, 一日, 一天, 时光2. 日间, 白天, 白昼: Yazın günleri uzundur, kışın en kısa günleridir. 夏日长, 冬日短。3. 日期4. 节日, 假日: Babalar Günü 父亲节 Sevgililer Günü 情人节(2月14日) 8 mart Dünya Kadınlar Günü 国际三八妇女节5. 当前6. 时候, 时机: Bu işi yapmanın günü değil. 这不是干这件事的时候。7. 时期, 时代: Bu çeşme bundan önceki valinin gününde yapılmış. 这座喷水池好像是前任总督时期修造的。8. 好日子, 好时光: unutulmaz bir \gün 难忘的一天9. 太阳: \gün doğarken 太阳升起的时候 Dünya ölümlü, gün akşamlı. 成́ 人有旦夕祸福, 月有阴晴圆缺。10. 日光, 阳光11. 家庭聚会◇ \gün ağarmak 天亮, 东方发白: Gün ağarmadan yola çıktık. 我们天不亮就上路了。\gün ağartısı 黎明, 拂晓 \gün almak 1) 约会, 预约: Doktordan gün alman gerekir. 你应该和大夫约个时间。Doktordan cuma için gün almıştım. 我已经和医生约好星期五去看病。 2) …岁过…天: Çocuk beş yaşından iki gün aldı. 这孩子已经5岁零两天。\gün atmak 天亮, 拂晓 \gün batmak 日落, 太阳下山, 夜幕降临: Gün batarken içeri girdiler. 日落时分, 他们进来了。Gün batmadan kuşlar yuvalarına dönerler. 日落之前, 鸟儿归巢。\gün boyu 1) 一整天: O, beni aramaya çıkmış, ben onu; gün boyu köşe kapmaca oynadık. 他找我, 我找他, 我们折腾了一天。 2) 成天, 整天, 天天: Gün boyu çalıştı, sıkıldı; canı burnundan geldi. 他成天干活儿, 成天受欺负, 他受够了。\gün bu gün 机不可失, 只争朝夕: Gün bu gün, saat bu saat, bu akşam Ali’yi yakalıyamazsam belki senelerce elime böyle bir fırsat daha geçmiyecek. 机不可失, 时不再来, 今天晚上我要是抓不住阿里, 也许几年也再不会有这样的机会了。\gün dikilmesi 俗́ 正午 \gün doğmak 1) 日出, 天明, 天亮: Gün doğmadan kalkar, su taşır, ateşi yakar, yemek pişirir, kirlileri yıkarmış. 天不亮, 她就起床, 担水, 生火, 煮饭, 洗衣服。 2) -e 给某人意想不到的良机 \gün doldurmak 虚度时光 \gün durumu 天́ 至, 至点: yaz \gün durumu 夏至 kış \gün durumu 冬至 \gün eğişmesi 午后 \gün geçirmiş 有经验的, 饱经风霜的 \gün geçmek 1) 斗转星移: Gün geçtikçe işimden soğudum. 我越来越不喜欢我的工作了。 2) -e 使中暑: Güneşte durma, başına gün geçer. 别站在太阳底下, 你会中暑的。\gün gibi açık 显而易见的, 非常明显的, 非常明确的 \gün gibi âşikâr 显而易见的, 非常明显的, 非常明确的: Kazayı yapanın sarhoş olduğu, ters yoldan geldiği gün gibi aşikârdı. 肇事者显然是喝醉了, 而且又是逆行。\gün gibi bâhir 显而易见的, 非常明显的, 非常明确的 \gün gibi zâhir 显而易见的, 非常明显的, 非常明确的: Hakkımız gün gibi zâhir ve bâhirdir. 我们的权益是明摆着的。\gün gittikçe 天长日久, 随着时光的流失: Bu kaygı, en iyi muharriri, gün geçtikçe kötü muharrir olmaya iter. 这种忧愁天长日久会使一个最好的作家变成一个蹩脚的文人。\gün görmek 过好日子: Annemiz öldü öleli iyi bir gün görmedik. 自从母亲死了以后, 我们没有一天快乐过。Zavallı, hiç gün görmedi. 这个可怜的人没过过一天好日子。\gün görmez 暗无天日的, 阴暗的(地方) \gün görmüş 1) 生活富裕的: Onun gün görmüş olduğu yüzünün aydınlığından belli olurdu. 他满面春风, 显然日子过得不错。 2) 见过世面的, 阅历深的, 饱经风霜的, 有经验的: Amcam, gün görmüş bir adamdır. 我叔叔是一个饱经世故的人。\gün \günden 一天天, 一天又一天: İşler, gün günden kötü gitti. 事情一天比一天糟糕。\gün ışığına çıkmak 暴光, 真相大白, 暴露在光天化日之下: Şirketteki oyunlar, yolsuzluklar gün ışığına çıktı. 公司里的阴谋诡计和不法活动都暴露在光天化日之下。\gün kavuşmak 日落, 天黑 \gün koymak 定日子, 确定日子 \gün olmak 1) 天亮: Ertesi gün olunca var gücüyle çalışmış, fakat akşam olmadan işi bitirememiş. 第二天, 天一亮, 他使尽全力去干活, 但是到了晚上还是没干完。 2) 总有一天: Bırak beni; gün olur, benim de sana bir iyiliğim dokunur. 放过我吧!总有一天我会报答你的。\gün olur 有时, 有一天 \gün sektirmeden 1) 日内, 最近几天内 2) 不久以前, 前几天 3) 一天天地 \gün sönmek 日落 \gün tutulması 日食 \gün- tün eşitliği 天́ 分点, 昼夜平分时: bahar \gün-tün eşitliği 春分 sonbahar \gün-tün eşitliği 秋分 \gün yapmak (家庭主妇在某个日子)举行聚会招待客人 \gün yayı 天́ 周日弧 \gün yemek 被监禁一段时间 \günde on düzine iş çıkarmak 一天到头总出事: Bu makine günde on düzine iş çıkarıyor. 这部机器一天到头总出事。\günde yüz papel eritmek 一掷千金: Herif, kalın, günde yüz papel eritiyor. 这小子很有钱, 一掷千金。\gün yüzlü 满面春风的, 红光满面的 \günden \güne 一天天地, 逐渐地: Dolar günden güne düşüyordu. 当时美元天天在贬值。Kıskançlık onu günden güne eritiyordu. 嫉妒心使她日益憔悴。Yaşlandım. Günden güne güçten düşüyorum. 我老了, 气力一天不如一天。\günden yarına 即将, 眼看: Bu günden yarına yiyecek ekmeği olmayanlar için para ve mal her şeyden üstündür. 对于眼看就要没有饭吃的人来说, 钱和物比什么都重要。\günlerden bir \gün 过去的某一天, 当时 \günleri gece olmak 遭遇不幸, 蒙难 \günleri sayılı olmak 1) 活不了几天, 行将就木, 日子曲指可数: Günlerim sayılı olduğu için hiç bir şeye dürüst el atmıyordum. 我来日无多, 因此什么事也不管了。 2) 在某个地方停留的日子曲指可数: Günlerim sayılıydı, bir günlük gecikme benim için bir felâket olabilirdi. 没几天熬头了, 每推迟一天, 对我来说, 都可能是一场灾难。\günleri saymak 望眼欲穿, 非常思念 \günü birliğine 一天之内往返: Uçakla günü birliğine Hongkong'a gidip geldim. 我一天之内乘飞机到香港打了个来回。\günü \gününe 每时每刻, 日日夜夜 \günü \gününe uyamaz 日新月异的, 变幻不定的: Berna'ya gelince, onun düşüncelerini anlamak delilanlı için imkânsız gibiydi. Çünkü genç kızın günü gününe, saati saatine uyumuyordu. 至于贝尔娜, 对于这个小伙子来说, 要想猜透她的心, 似乎是不可能的, 因为这个姑娘变幻莫测, 每天每时都不一样。\günü yetmek 1) 死期到: Günü yetmişse ona hiç bir ilâç kâr etmez. 如果该他死, 什么药也不管用。 2) (胎儿出生)日子到 3) 期限将满 \günün adamı 1) 风云人物: Ali, takıma eksik doldurmak amacıyla alınmıştı ama olumlu futbolu onu günün adamı hâline getiriverdi. 阿里是作为补缺被召进球队的, 可是他踢得一脚好球很快使他变成了风云人物。 2) 见风使舵的人 \günün birinde 在某一天, 有朝一日: Günün birinde aklına babasının yanına dönmek gelmiş. 有一天, 他想该回到父亲身边去了。Günün birinde şıppadak gözünüz açılacak ama iş işten geçmiş olacak. 总有一天, 您会突然明白过来, 但是一切都晚了。\gününü beklemek (病入膏肓者)活过最后几天 \gününü doldurmak 1) 期满: Ağabeyim bu ay sonunda gününü doldurup askerden dönecek. 我哥哥这个月底服役期满, 将退役回乡。 2) 死期到 \gününü görmek 1) 遭报应: Kötü yürekli cadı cayır cayır yansın da görsün gününü! 该让那恶毒的巫婆受到报应, 被活活地烧死! 2) 看见子女过上好日子: Çocuklarının iyi günlerini görmekten çok memnundu. 看到儿女们都过上了好日子, 他非常高兴。 3) (女人)来月经 \gününü göstermek (威胁性言语)收拾, 惩治 \gününü \gün etmek 无忧无虑地生活: Tatilde günümüzü gün ettik; bir güzel dinlendik. 放假了, 我们的日子过得无忧无虑, 好好地休息了一下。Ahmet'in bütün düşüncesi gününü gün etmektir. 艾哈迈德的全部目标, 就是过上无忧无虑的日子。\gününü (或 \günlerini) saymak (病入膏肓者)活过最后几天◆ Gün doğmadan neler doğar. 只要天不亮, 什么事情都可能发生; 在身处逆境的时候, 不要失去希望。Gün geçer, kin geçmez. 太阳有下山之时, 仇恨无忘怀之日; 深仇大恨, 终生不忘。Gün güne uymaz. 彼一时, 此一时。Gün var yılı besler, yıl var günü beslemez. 三年不开张, 开张吃三年。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.